‘YÖK Anadolu Projesi’nin Asıl Amacı Nedir?
[ad_1]
Yükseköğretim gündemi, Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlara kilitlenmişken, YÖK el çabukluğuyla gündemi değiştirmek istedi. Ancak duyurulan YÖK Anadolu Projesi parlatılmak ve öne çıkarılmak istense de gerçeklerin ağırlığı altında ezilmekten kurtulamadı.
Şöyle ki proje ile;
- Belirlenen 15 genç üniversite ile 12 kıdemli üniversite arasında protokol imzalanması,
- 15 “genç” üniversitede belirlenen 63 bölümün öğrencileri, “kıdemli üniversite” olarak belirlenen 12 üniversitede, kendi bölümlerine karşılık gelen bölümlerde ders alabilmesi,
- Karşılıklı protokol imzalayan üniversitelerin ilgili bölümlerinde ortak yayın, proje yürütülmesi sağlanması,
- Kıdemli üniversitelerin bilgi ve tecrübelerinin genç üniversitelere aktarılması,
hedeflenmektedir.
Bu hedeflerle birlikte yükseköğretimdeki dijital dönüşümün hızlandırılması amaçlanmaktadır. Nitekim asıl amaç, yükseköğretimde uzaktan eğitim adı altındaki uygulamanın, salgın dönemine dair olağanüstü bir uygulama olmaktan çıkarılıp, yükseköğretimin asli bir parçası haline getirilmek istenmesidir.
Bununla birlikte proje, halihazırda üniversitelerin nitelik sorunlarını da kabul etmekte; ancak çözümü yanlış yerde aramaktadır. 2006 yılından sonra hayata geçirilen “her ile bir üniversite projesi” kapsamında Türkiye üniversite tabelalarıyla dolduruldu. Ancak söz konusu üniversiteler, fiziki alt yapıları, öğretim elemanı sayıları, kütüphaneleri, yurtları, derslikleri bakımından yetersiz bırakılan ve bir türlü gerekli şartlara ulaştırılamayan kurumlara dönüştü. Dolayısıyla bu soruna 15 yıldır çözüm üretemeyenlerin parlattıkları her proje, sorunlara çözüm üretmekten çok, sorunları gizleme amacı taşıdı.
Projeye dair altını çizmek istediğimiz başka bir husus da bugün Boğaziçi Üniversitesi kapsamında yürütülen tartışmaları da içine alan üniversitelerin kurumsal özerkliklerine ilişkindir. Öyle ki, anayasaya göre üniversiteler akademik özerklikleri ve tüzel kişilikleri olan kurumlardır. Ancak üniversiteler, kendi kurulları aracılığıyla karar alabilen ve bu kararları hayata geçirebilen kurumlar olmaktan uzaklaştırılmış, atanan rektörlerin siyasi iktidar ve YÖK’ten alacağı talimat ve onaylara göre karar verdiği kurumlara indirgenmiştir. YÖK de bilmektedir ki kıdemli üniversitelerin niteliklerini sağlayan, bu üniversitelerin kurulları aracılığıyla yıllar içinde yarattıkları akademik birikim ve geleneklerdir. Tam da bu nedenledir ki Boğaziçi Üniversitesi gibi “kıdemli” bir üniversitenin bileşenleri, atanan rektörler aracılığıyla değil, kendi kurulları aracılığıyla yönetilmek istemektedir. Ancak Boğaziçi Üniversitesi gibi kıdemli bir üniversite bugün siyasi hesaplar ve arzular nedeniyle baskı altına alınmaktadır. Kısaca, YÖK Anadolu Projesi, kıdemli üniversitelerin zaman içerisinde oluşmuş birikimlerinden yararlanmak isterken, YÖK ve siyasi iktidar tam tersini yapıp, o birikimi tasfiye edecek atanmış rektör dayatmasında bulunmakta, bu açıdan kendisiyle çelişmektedir.
Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki, bu projenin asıl amacı, YÖK’ün salgın sonrasında karşımıza çıkardığı “uzaktan eğitim” uygulamasının genişletilmesi ve kalıcı hale getirilmesidir. Öğrencilerin sosyal, kültürel öğrenme süreçlerini yok sayan; kolektif öğrenmenin sorgulama, tartışma gibi temel özelliklerine gözlerini kapatan; öğrenme süreçlerini, kolayca ticari ilişkiye dönüştürülebilecek olan diploma ya da sertifika edinmeye indirgeyen bir projedir YÖK Anadolu Projesi. Eğitim ve bilim emekçileri olarak, bir gerçeği hatırlatmak istiyoruz. Eğitim yüz yüze yapılır. Salgın dönemi gibi olağanüstü bir dönemde başvurulan ve bu kapsamda kalması gereken uzaktan eğitim politikasının temel bir politika haline gelmesi ise bizler açısından kabul edilemezdir. Bu nedenle atılacak her adım sendikamız tarafından yakından takip edilecektir.
[ad_2]
Source link