Ahmet Arif: Bir Halkın Sesi, Yüreklerde Yaşıyor!
Gündem

Ahmet Arif: Bir Halkın Sesi, Yüreklerde Yaşıyor!


02 June 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 03 June 2025

Sözün suskunluktan daha çok can yaktığı bir çağda, Ahmet Arif hâlâ yaşıyor. O, sadece bir şair değil, bir coğrafya, bir Anadolu haritasıydı. Sürgündü, hasretti, memleketti. Bir kavganın kalemi, bir coğrafyanın vicdanı, bir halkın yüreğiydi. Bugün, Ahmed Arif'in ölüm yıl dönümünde, onun unutulmaz mirasını anıyoruz.

Ahmet Arif Kimdi?

Ahmet Arif, Dicle'nin kıyısında büyüyen bir kelime ustasıydı. Taşın toprağın acısını şiire çeviren, gözleriyle konuşan, suskunluğuyla haykıran bir adamdı. Süslü cümleler kurmaz, cilalı sözcükleri sevmezdi. Dizelerinde ne varsa, yüreğinde o vardı. Bu yüzden samimiydi, bu yüzden unutulmadı. O yüzden bugün bile hâlâ dizeleriyle yüreğimizi sızlatıyor.

Onun şiiri, ezberletilmedi bize. Kanımıza karıştı. Annemizin ninnisi gibi içimize sindi. Toprağa bastığımızda hissettik onu, bir çobanın kaval sesinde, bir Kürt kadının feryadında, bir işçinin nasır tutmuş ellerinde gördük… Onu okuyunca, sanki Diyarbakır sokaklarında yürürsün. Her taşın altında aşk saklıdır. Bir damla yağmurda devrim başlar. Çünkü onun şiiri kâğıda yazılmaz. Kalbe yazılır.

Şiirlerinde Anadolu'nun Yankısı

Yalnız bir adamdı Ahmet Arif. Ama o yalnızlık öyle sıradan bir yalnızlık değildi. Bütün bir halkı içinde taşıyan bir yalnızlıktı. Duru, onurlu, sessiz bir direnişti onunki. Ben Ahmed Arif’i severim. Dizelerini değil sadece… Dik duruşunu, hiçbir güce eyvallah etmeyişini, ölümü bile dik karşılama şekline hayranım. O yüzden ona hiç yazı yazmamıştım. Kalem kifayetsiz kalır sanmıştım. Ama susmak da haksızlık gibi geldi artık.

Ve Leyla’sına mektuplar yazdı… Ama o mektuplar, bütün mazlum coğrafyalara yazılmıştı aslında. Sevgiden, sabırdan, beklemekten ibaretti. Umutla karışık bir hasretti. İçinde hem bir kadının gözyaşı, hem bir halkın isyanı vardı.

"Bir umudum sende, Anlıyor musun, bir mahşer, bir yangın, bir vatan…"

Mirası Yaşıyor

Ahmed Arif bu toprakların suskun öfkesiydi. Onu anlamayanlar, onu okurken sadece "aşk" zannedenler… Yüreğinin içindeki yangını göremediler. Onun şiirleriyle büyüdük biz. Hasreti, aşkı, memleketi, isyanı onun dizelerinde öğrendik. O yüzden bir ölüm yıldönümü değil bu… Bir hatırlama günü. Bir vefa günü. Bir yüreğe selam durma günü.

2 Haziran… Bir şiirin sustuğu gün. Ama o şiir hâlâ kulaklarımızda… Çünkü o, “Hasretinden prangalar eskiten” adamdı. Ve biz, onun hasretini yüreğimizde taşımaya devam ediyoruz…

Ahmed Arif ölmedi. Çünkü şiir ölmez. İyi ki geçtin bu topraklardan Ahmed Arif. İyi ki tek kitapla, bin kitaba bedel oldun.