Son günlerde gündemi sarsan bir iddia, ekonomist Çetin Ünsalan'dan geldi. Ünsalan, bir YouTube programında yaptığı açıklamada, "Bence bizden vazgeçtiler! 86 milyondan vazgeçtiler. Yetmedi, firmalardan vazgeçiyorlar!" ifadelerini kullandı. Bu çarpıcı sözler, Türkiye'nin geleceği ve mevcut politikaların etkileri üzerine geniş bir tartışma başlattı.
Eğitimde Geriye Gidiş ve Kurumların Satışı
Ünsalan'ın bu iddiasını destekleyen argümanlardan biri, eğitim sistemindeki geriye gidiş. Özellikle Cumhuriyet'in mirası olan köklü kurumların satılması ve eğitim kalitesinin düşürülmesi, bu endişeyi körüklüyor. Küresel rekabette iddialı okulların, "atanmış rektörler" tarafından yönetilmesi ve bilimsel özgürlüğün kısıtlanması, eğitimde bir vizyon eksikliği olduğunu gösteriyor.
Bu durum, gençlerin geleceği ve ülkenin kalkınması açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanamaması ve nitelikli eğitimin erişilemez hale gelmesi, toplumsal adaletsizliği derinleştiriyor. Özellikle Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla cezaevlerinin gençlerle dolması, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve farklı düşüncelere tahammülsüzlüğün bir göstergesi olarak yorumlanıyor.
Ekonomik Kriz ve Güven Kaybı
Ekonomik alanda yaşanan sıkıntılar da, Ünsalan'ın "vazgeçtiler" iddiasını güçlendiriyor. Yüksek enflasyon, işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik, halkın alım gücünü düşürüyor ve geleceğe dair umutlarını azaltıyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) yaşadığı zorluklar ve iflaslar, ekonomik krizin derinliğini gözler önüne seriyor.
Yabancı yatırımcıların Türkiye'den çekilmesi ve ülkeye olan güvenin azalması, ekonomik istikrarsızlığın bir işareti olarak kabul ediliyor. Hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, yargı bağımsızlığının olmaması ve keyfi uygulamalar, yatırım ortamını olumsuz etkiliyor ve ekonomik kalkınmayı engelliyor.
Toplumsal Kutuplaşma ve Değerlerin Yozlaşması
Türkiye'de yaşanan toplumsal kutuplaşma, farklı düşüncelere sahip insanların bir arada yaşamasını zorlaştırıyor. Siyasi söylemlerin sertleşmesi, nefret dilinin yaygınlaşması ve ayrımcılığın artması, toplumsal barışı tehdit ediyor. Özellikle medyanın iktidar kontrolünde olması ve farklı seslerin susturulması, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini engelliyor.
Ahlaki değerlerin yozlaşması, rüşvet, yolsuzluk ve nepotizm gibi sorunların artması, toplumsal güveni sarsıyor. Liyakatın yerine sadakatin ön plana çıkması, kamu kurumlarının işleyişini olumsuz etkiliyor ve kaynakların verimli kullanılmasını engelliyor.
Sonuç olarak, Çetin Ünsalan'ın "vazgeçtiler" iddiası, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunlara dikkat çekiyor ve geleceğe dair endişeleri dile getiriyor. Eğitimden ekonomiye, toplumsal barıştan ahlaki değerlere kadar birçok alanda yaşanan sorunlar, ülkenin sürdürülebilir kalkınması ve refahı için acil çözümler gerektiriyor. Bu sorunların üstesinden gelinebilmesi için, demokratik değerlere sahip çıkılması, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla ortak bir vizyon oluşturulması gerekiyor.