Pandemi sürecinin isimsiz kahramanları 8 Mart’ta da görev başında – Haberler
Dünya Kadınlar Günü’nde de ara vermeden görevlerini sürdüren kadın sağlık çalışanlarının bir günü kaydedildi. Dünyanın büyük mücadelelerle sonlandırmaya çalıştığı salgının en etkili olduğu dönemlerde dahi özveri ve şefkatle hastaların sağlığına kavuşması için büyük gayret gösteren sağlık çalışanları 7/24 görev bilinciyle yaşamlarını devam ettiriyor.
Sancaktepe Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi aşı biriminde görevli olan hemşire Halise Akay, pandeminin sağlık çalışanlarının omuzlarına getirdiği yükle dolu geçen bir yılı özetlerken, süreç içerisinde hastalığa yakalanıp, yaşama yeniden “merhaba” diyen isimlerden biri.
Akay, Covid-19’un Türkiye’de görülmesinden itibaren koronavirüs polikliniğinde görev yaptığını anlattı.
Şu an polikliniğin aşı biriminde çalıştığını belirten Akay, şunları söyledi: “Ben de Covid-19 geçirdim. Geçen yıl nisan ayında hastalığa yakalandım. Ağır zor bir süreçti bizim için. Tedavi sürecim, buzlu cam görüntüsü olduğu, akciğerlerime indiği için kendi çalıştığım servisimde yapıldı. Yani hastaların yerine kendim geçtim. 5 gün hastanede yattım. Çocuklarımla ailemle sadece telefonla görüşebildim. Onun dışında tek başına bir odadasınız ama kapının koluna bile dokunamıyorsunuz. Yapabildiğiniz tek şey camdan bakmak. Zor bir süreç. Çok şükür o sürede çocuklarıma ve eşime geçmeden direkt yatışım oldu.”
Akay, özellikle hastanede yatan yaşlı hastalar için üzüldüklerini belirterek, “Özellikle yaşlı hastalarımızın kendilerine yetememesi, bizim onlar için orada çabalarımız… Yemek yiyemiyorlar, su içemiyorlar, bir çoğunun yakınları arayıp sormuyorlar ama siz onlara bakmak zorundasınız. Yemeğini yediriyorsunuz, bakımını yapıyorsunuz yeri geliyor banyosunu yaptırıyorsunuz. Psikolojik olarak tabii ki sizi etkiliyor. Belki profesyonel olarak bu işin içindeyiz ama bizim de duygularımız var. Sizin anneniz, sizin babanız benim kardeşim olabilir. O süreci anlatmak çok zor, sadece yaşıyorsunuz” dedi.
Görevleri gereği hastalarla yakın temas halinde olduklarını ancak işlerinin duygu katılmadan yapılamayacağını dile getiren Akay, “Onlarla birlikte siz de yıpranıyorsunuz. İşimizi de yapıyoruz ama kadın olarak doğuştan bize verilen bir iç güdüyü de sürdürmeye devam ediyoruz. Sadece hijyen, maske ve mümkün olduğunca sosyal mesafe. Biz bir şeyler için mücadele veriyoruz. Erkekler bir tek şeyi düşünürken, kadınlar her tarafı düşünüyor. Daha çok dikkat edelim, çocuklarımıza daha çok eğitim verelim” diye konuştu.
KANSER TEDAVİSİ GEÇİREN EŞİ DE KENDİSİ DE COVID-19’A YAKALANDI
Aynı hastanede radyoloji biriminde görev yapan Mehtap Kocatürk de pandeminin başından beri sıkı bir şekilde tedbirler aldıklarını, aylarca dikkat ettiklerini, sahada aktif bir şekilde tüm koruyucu ekipmanları giyerek çalıştıklarını söyledi.
Kocatürk, pandeminin başında eşine ayrı evlerde yaşamayı teklif ettiğini anlatarak, “Eşim ayrıca kanser tedavisi görmüş bir birey, dört ameliyat olmuş. Kendimden çok pandeminin başından beri onun için korktum. Evleri ayırmayı teklif ettim ama eşim ‘Sen sahada yılmadan görev yaparken, benim görevim senin yanında durmak. Zor günlerimiz olacak, belki ikimiz de virüs kapacağız ama ikimizin de yan yana bu virüsle mücadele edeceğini düşünüyorum.’ dedi ve evleri ayırmak istemedi. Biz aynı evde yaşamaya devam ettik” şeklinde konuştu.
Daha sonra Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesinde görev yaptığını, burada Covid-19’a yakalanan hastalarla iç içe çalıştığını dile getiren Kocatürk, şunları söyledi: “Kasım ayında ben de virüs kaptım maalesef, benden dolayı aylardır özenerek koruduğum eşim de virüs kaptı. Benim için çok üzücü olan kısmı, kendimden ziyade çevremde sevdiğim kişilere zarar vermek oldu. Evde olmamıza rağmen eşim daha hafif geçirdi. Ben daha ağır geçirdim. Eklem ağrıları, baş ağrıları ciddi yorgunluk ve halsizlikle geçen bir hastalık sürecim oldu. O süreçte de en çok korktuğum sevdiklerimdi. Evet kendimizi riske atabiliriz. Bu işin her zaman içindeyiz ama sevdiklerimize zarar verme ihtimalimiz çok üzücü. Biz kadınlar olarak daha düşünceliyiz. Çevremizdeki olaylara karşı sosyal yaşamımızda hayatımızda çıkan zorluklara karşı daha çok düşünüyoruz. Daha çok dertleniyoruz, yeri geliyor daha çok üzülüyoruz. Covid-19 sürecinde de daha çok yıprandık. Gerek sevdiklerimizi düşünmekle, gerek buradaki hastalarımızı düşünmekle zor durumları görüp hep beraber daha çok üzüldük. Sonuçta vicdan olarak, merhamet olarak erkeklerden fıtrat olarak biraz farkımız var. Bu bizi daha çok yıprattı.”