avrupa yakası escort çapa escort halkalı escort şirinevler escort beylikdüzü escort beşiktaş escort escort bayan izmit escort ümraniye escort bayan muratpaşa escort antalya escort şirinevler escort ataköy escort bursa escort escort kızlar betturkey şişli escort pendik escort ligobet bursa escort istanbul escort betvino giriş beylikdüzü escort şişli escort sex hikaye milanobet ataköy escort istanbul escort roketbet güncel giris roketbet giris roketbet güncel adresi roketbahis güncel giris

Gündüz neşter, gece kalem tutuyor!

[ad_1]

Gündüz neşter, gece kalem tutuyor!

Uzun yıllar cerrahlık yapan Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Emin Güneş, aktif bir şekilde hekimlik görevini yürütürken bir yandan da İkra-Yaratılışın Sırrı Aşktır, İstanbul Seni Affediyorum, İnsan Kokusu ve Karahindiba romanlarını kaleme aldı.

“Ben yazarlığı ve cerrahlığı aynı potada birleştirdim” diyen Güneş, “Bu ikisi birbirini tamamlıyor. Her şeyden evvel cerrahi de bir sanattır. Dokuları bir dantel gibi işlersiniz. Elleriniz, kalbiniz ve aklınız aynı anda çalışır. Her ikisinde de materyaliniz insandır. Cerrahide komutanınız akıldır, yazarlıkta komutanınız yürektir. Bu nedenle diyorum ki, ‘sanat tamamlayıcı tıptır’, Yine diyorum ki onun en büyük dalı olan ‘Edebiyat da tamamlayıcı tıptır'” diye konuştu.

HAYAT BİR YOLCULUKTAN İBARET! BU YOLCULUĞU NASIL YAPTIĞINIZ ÇOK ÖNEMLİ: REHBER GİBİ Mİ TURİST GİBİ Mİ?

Hayatı ilk nefes ile son nefes arasında geçen bir yolculuktan ibaret olarak yorumlayan Güneş, “Bu yolculuğu nasıl yaptığınız çok önemli, rehber gibi mi turist gibi mi? Eğer turist gibi yaptıysanız sadece gördünüz ve eğlendiniz, eğer rehber gibi yaptıysanız hem anladınız, hem anlattınız hem de yaşadınız. Bazen bu yolculukta yaşadıklarınız, hekim de olsanız sizi turist iken rehbere dönüştürür. Ben uzun yıllar cerrahlık yaptım ve halen de aktif olarak ve çokta severek yapmaya devam ediyorum. Cerrahlığımın ilk yıllarında özelikle asistanken acillerde tuttuğumuz nöbetlerde çok fazla ölüme tanıklık ettim. O yıllarda ölüm, hastalık ve acı dışardan seyrettiğim benden uzak birer olguydu ve dışardan seyrettiğim bu hayatta acıyı yaşayan hastalardı. Ben, kendimi ve yakınlarımı bundan muaf düşünürdüm. Ancak ne zaman ki o acı size veya çok yakınınıza isabet ettiğinde, o zaman o seyrettiğiniz hayatın içinde oluyorsunuz. İşte ben de her zaman seyrettiğim hayatın içinde oldum ve hastalarıma karşı yeterince empati yapamadığımı anladım. Çok da okumayı seven bir insan olarak, birikimlerimi, hislerimi yazmak, okuyucularımın yüreğine dokunmak istedim ve ilk romanım ‘İkra- Yaratılışın Sırrı Aşk’tır’ ‘ı yazdım. Yazılı ve sözlü basında çok ilgi gördüm ve çok olumlu tepkiler aldım, Bu bana çok büyük bir keyif verdi. Yazmakla kendimi yeniden keşfettiğimi gördüm ve yazmaya devam ettim. Sonrasında işin mutfağını da öğrenmemin bana çok şey katacağını düşünerek, Anadolu Üniversitesi Türk Dili Ve Edebiyatı’na yazıldım ve yazmak kendimi öğretti bana” dedi.

“İNSAN HER ZAMAN KENDİSİ İÇİN EN İYİYİ, EN GÜZELİNİ İSTER”

“İnsan biyo-psiko-sosyal yani fizyolojik ve psikolojik yönleriyle çok karmaşık, anlaşılması kadar anlatılması da zor olan bilinmezler yumağı bir varlıktır. Çünkü duygulardan, düşüncelerden, heyecanlardan, korkulardan, kaygılardan, nefretlerden, sevinçlerden, hayaller ve isteklerden oluşmuştur” diyen Güneş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biyo-psiko-sosyal olan bu üç alanda da sağlıklı olmak, insan mutluluğunun temelini oluşturur. Yaşadığımız bu hayatta insan her zaman kendisi için en iyiyi, en güzelini ister. Ancak hayat bazen istenildiği gibi devam etmez ve kendinizle ilgili çatışmalar yaşarsınız ve yaşamınızda ‘keşke’ler çoğalır. İşte o zaman bir arada yaşayan mutluluk ve pişmanlık duygularınızda, pişmanlık galip gelir bu da sizi umutsuzluğa sürükler. Temelinde kaygı yatan bu olumsuz düşünceler sizi ele geçirmeye başlar ve bu da birçok hastalığın sebebini oluşturur. Bakın bugün bağışıklık sistemi hastalığı olan ‘otoimmün hastalıkların’ çoğunun temelinde bu stres bozukluğu vardır. Yine birçok cilt hastalıklarında, sindirim sistemi hastalıklarında ve maalesef kanserde altta yatan hep bir stres durumu mevcuttur. Bugün ne diyoruz ‘siz mutluysanız bağırsaklarınız da mutludur’. Ve artık biliyoruz ki mutluluk hormonu endorfin ve serotonin bağışıklık sistemini güçlendiren hormonlar.

“SADECE BEDENİ İYİLEŞTİRİRSENİZ TEDAVİ YARIM KALIYOR”

İşte siz sadece bedeni iyileştirirseniz o tedavi yarım kalıyor maalesef. Şifanın tam olması için o hastanın ruhuna da dokunmalısınız. Nasıl mı? Onu anladığınızı, o hastalık yolculuğunda onun elini tuttuğunuzu ona hissettirmeli, o güveni ona vermelisiniz. Yeri geldiğinde sarılabilirsiniz, yeri geldiğinde birlikte bir kahve içebilirsiniz, yeri geldiğinde dertlerini de dinleyebilmelisiniz. İşte o zaman sonucun çok farklı olduğunu görüyorsunuz. Çünkü siz hekimsiniz, siz şifacısınız. Bedene ruhu ile beraber bütüncül yaklaşmalısınız.”

“GERÇEK HAYAT HİKAYELERİNİ YAZIYORUM”

“Gündüz ameliyathanede neşter tutmayı çok sevdiğim kadar gece de kalem tutmayı çok seviyorum” diyen Güneş, “Hem gündüzün stresini atıyorum, hem de yazdığım her gece esrarengiz bir keşif yolculuğuna çıkıyorum. Romanlarımda dokunduğum, gördüğüm hep gerçek hayat hikayelerini yazıyorum.

Aşkı yazıyorum çünkü biliyorum ki aşk evrenin en derin sırrıdır. Sevmeyi ve sevilmeyi, hüznü, acıyı, var olmayı ve umudu yazıyorum. Biliyorum ki çıkış yolu her zaman var.

Nasıl daha az ‘keşkeler’ le yaşarız bunu yazıyorum. Yazdığım her duyguyu yürekten hissederek yazıyorum. Yazarken bazı satırlarda gülümsüyorum, bazı satırlarda mutlu oluyorum, bazı satırlarda gözlerimden yaş süzülüyor. Bu gerçekliği bu hissiyatı okura vermek zorundasınız ancak bu kurgu ile olmuyor, hissederek oluyor.

İkinci romanım ‘İstanbul Seni Affediyorum’da kadim şehir İstanbul’u yazdım, aşkı yazdım, İstanbul’da aşkı yazdım, hüznü yazdım, ayrılığı yazdım ve hep bir kapının olduğunu, yeter ki o kapıda durmasını bilmeyi yazdım” şeklinde konuştu.

İNSAN KOKUSU KİTABININ GELİRİNİ SOKAK ÇOCUKLARINA BAĞIŞLADI

Güneş, “Üçüncü romanım ‘İnsan Kokusu’ nda bir sokak çocuğu olan Mustafa’nın yolculuğunu yazdım. Bu romanı yazarken gerçekten onların içinde yaşadım ve gelirini sokak çocuklarına armağan ettim. Son romanım ‘Karahindiba’ da dostluğu anlattım, mücadeleyi anlattım, küllerinden yeniden doğmayı anlattım. Umudu anlattım, sevgiyi anlattım ve romanımın ana konusunu, romanında içinde geçen ‘Işığı Taşıyorsan Karanlığa Girmelisin’ mottosunu yazarak özetledim. Varsa sizde bir ışık onu etrafınızla paylaşın. Mevlana’nın dediği gibi ‘Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez’ olduğunu anlattım. ‘Karahindiba’ dedim. Çünkü karahindiba zor koşullarda hayatta kalan sarı iken yaprakları, döngüsü sonucu beyazımsı tüylere dönüşen bir mücadele çiçeği, hani üflersiniz o tüyümsü yapılar uçuşur ya. Işte onlar başka karahindibalar için aslında birer tohumdur. Sizinde ışığınız, aydınlığınız, bilgeliğiniz, dostluğunuz ve sevginiz başkaları için, yüreklerine tohum olsun.

“İSTANBUL NEFES ALAN BİR ŞEHİR”

‘İstanbul Seni Affediyorum’ u yazarken çok sevdiğim, doğup büyüdüğüm İstanbul’u ve tekkelerini yeniden keşfederken, her zaman yanından geçip bakarken görmediğim şehrin birçok gizem barındırdığını gördüm. Bakmanın ve görmenin ayrı şeyler olduğunu fark ettim. Ve anladım ki İstanbul sokaklarıyla, yaşanmışlığıyla nefes alan bir şehir. İstanbul bir sevgili. Zaman zaman ne kadar kızsam da İstanbul’dan vazgeçemediğimi anladım. Ve romanda geçen ‘Yusuf amca’yı gerçekte tanımanın, ruhsal tekamülümde çok büyük katkısının olduğunu fark ettim. Ve yine ‘Karahindiba’ nın gerçek hikayesi beni çok etkiledi. Yazdığım her satırı hissederek yazdım. Belki inanmayacaksınız ama kendi romanımı defalarca okudum. Bu nedenle bu romanımda çok iddialıyım” dedi.

“‘SON REÇETENİ YAZ’ DESELER ‘SEVGİ’ YAZARDIM”

“Bizi biz yapan geçmişimiz ve yaşadıklarımızdır” diyen Güneş, şunları söyledi: “Hepsi de bana ait demeli ve kabul etmeliyiz. Hayatta her şey zıttıyla vardır. Kazanmak kaybetmenin içinde, kolaylık zorluğun içinde, mutluluk mutsuzluğun içinde gizlidir. Sabır geceye bakıp, gündüzü tahayyül etmektir. Iyi insan kötü insan yoktur. Iyilikte kötülükte içimizde, biz hangisini galip getirmek istiyorsak oyuz. Bu ikiliklerle yaşamak zorundayız. Hayatı da değerli kılan ölüm değil midir? Değişimlere direnmek yerine, hayata rağmen değil, hayatla beraber akmalıyız.

Karma felsefesine çok inanırım. Yine Mevlana’nın dediği gibi ‘Siz arpa ektiğinizde buğday biçemezsiniz’. Yani ne veriyorsanız size o dönecektir. Bu nedenle hayatınızdan kim çıkmak istiyorsa bırakın gitsin. Sizi üzen canınızı sıkan kim varsa yol verin ve her şeyi affederek yol verin. Affetmek kurtulmaktır, sırtınızdaki yükü atmaktır. Onları sıradanlaştırın ve artık onlar sizin için herkes olsun. ‘Şeker Portakalı’ nda Zeze, Portuga’ya ‘Biliyor musun insanları öldürüyorum’ der, Portuga ‘Bunu nasıl yapıyorsun, Zeze’ diye sorar, Zeze ‘Onları unutarak’ der. Bazen yalnızlık, sizi anlamayan kalabalığın arasında olmaktan daha iyidir. Bilelim ki sevgi yaşamın anahtarıdır. Çünkü sevgide bilgelik vardır. Beden zindanından kurtulmak, kendine yolculuk etmek lazımdır. En iyi yolculukta kendinden kendine yapılan yolculuktur. Canımız yansa da beden aynasından gözlerimizi kaçırmamalıyız. Bilelim ki güneşe bakmaya cesaretimiz yoksa gölgede kalmaya mecburuz. Yine bilelim ki dikenin itibarı gülün himayesindedir. Gözümüz gülün dikenini değil, gülün güzelliğini görmelidir. Özrü ve teşekkürü hayatımızda bol tutmalıyız. Sahip olduğumuza da sahip olmadığımıza da teşekkür etmeliyiz. Olan da kabulümüz, olmayan da kabulümüz. ‘Son reçeteni yaz’ deseler ‘Sevgi’ yazardım, dozunu sorsalar ‘olabildiğince’ derdim ama faydası olmadı deseler, ‘dozu artırın’ derdim.”

Ölmeden okunması gereken kitaplar listesini de paylaşan Güneş, “İlk sırayı Kuran’ı Kerim alır. Mutlaka okunmalı. Beni etkileyen yazarlar ve eserlerini sıralarsam aklıma ilk gelen Amin Maalouf’tur. Amin Maalouf’un, ‘Semerkand’, ‘Afrikalı Leo’, ‘Yüzüncü Ad’, ‘Doğunun Limanları’ beni çok etkilemiştir. Antonie desaint Exupery’in yazdığı ‘Küçük Prens’ başucu kitabıdır. Paulo Cohelho ‘Simyacı’ mutlaka okunmalı. George Orwell ‘Hayvan Çiftliği’, Ernest Hemingway ‘Çanlar Kimin İçin Çalıyor’, Gabriel Garcia Marquez ‘Yüzyıllık Yalnızlık’, John Steinbeck ‘Fareler ve İnsanlar’. Mesnevi mutlaka birkaç kez okunmalı, Divan edebiyatımızda Fuzuli’nin ‘Leyla ile Mecnun’u derslerle dolu muhteşem bir eserdir. Reşat Nuri Güntekin, Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Zülfü Livaneli (özellikle ‘Serenad’ mutlaka okunmalı),Orhan Pamuk eserlerini sevdiğim diğer yazarlardır” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir